|
|
|
çizgi filmler tv,
sesli masal dinle, boyama kitabı, masal oku, bilmece çöz,
bilmeceler, çocuklar için |
|
|
|
HİÇLER ŞEHRİNİN KIZI |
|
(Kirman Bölgesi'nden bir masal)
Bir varmış bir yokmuş. Hiçler Şehri'nde bir kız vardı. Bir
gün eli yaralandı. Yarası iyileşmeye başladıktan birkaç gün sonra, merhem ve
ilaç alıp yarasına sürmek için halasına gitti. Halası, "Bende merhem yok" dedi.
Onun yerine iki yumurta verdi kıza.
- Bu yumurtaları pazara götürüp sat ve parasıyla attardan
merhem al, dedi.
Şimdi dinleyin bakın, kızacağız başından geçenleri nasıl
anlatıyor: Pazara giderken yolda yumurtalarımı kaybettim. Çok üzüldüm. Elimi
keseye soktum. Kesenin dibinde bir kuruş buldum. Sonra yumurtaları bulmak için o
bir kuruşu bir adama verdim.
Adam bana iğneden bir minare yaptı. Minareye çıktım. Şehrin dört bir yanına
baktım. Yumurtalardan birinin tavuk olup bir ihtiyarın elinde dolaştığını
gördüm.
İkinci yumurta horoz olmuş, bir köyde harman biçmekle meşguldü. Önce "Gidip
horozu alayım", dedim. Minareden aşağıya indim. Köye gittim. Oraya varınca
horozumun kendisi için çalıştığı çiftçiye:
- Horozumu ver. Ayrıca sana çalıştığı kadarının ücretini de ver dedim.
Uzun tartışmalardan sonra çeltik ekili tarlanın ürününden bana bir öküz dengi
hak vermesinde anlaştık. Harman kaldırıldıktan sonra yirmi beş batman pirinç
benim payıma düştü.
Pirinçleri götürmek istedim. Çuvalım yoktu. Bir pire öldürdüm. Derisinden çuval
yaptım. Pirinçleri içine doldurup horozun sırtına yükledim. Yürümeye başladım.
Çok pirincim olduğu için pirinç ticareti yapmaya karar verdim. Şehirden çıktım.
İki konaklık yol gittim.Bir de baktım, horozun sırtı pirinç yükünden yara bere
olmuş. Orada bulunanlara:
- Bu yaranın ilacı nedir? diye sordum.
- Ceviz içini kavurup horozun sırtına sürersen yarası iyileşir, dediler.
Bir ceviz içini kavurdum. Yarası iyileşsin diye sırtına koydum ve yattım. Sabah
uyandığımda bir de ne göreyim, horozun sırtında kocaman bir ceviz ağacı bitmiş!
Çocuklar ağacın etrafına toplanmışlar, ceviz düşürüp yemek için ağaca taş ve
kesek atıyorlar! Ağacın dalına çıktım. Ağaçta yüz eşek yükü taş ve kesek
toplandığını gördüm. Bir keser bulup yer dümdüz olana kadar kesekleri
parçaladım. Burasının salatalık ve karpuz ekimi için uygun olduğunu gördüm.
Bir parça salatalık ve karpuz tohumu ektim. Ertesi sabah pek çok salatalık ve
karpuz bitmişti. Bir karpuz koparıp kesmeye başladım. Karpuzu keserken çakım
kayboluverdi.
Belime bir hamam peştamalı bağlayıp çakımı bulmak için karpuzun içine girdim.
Çok büyük ve kalabalık bir şehir gördüm orda. O şehrin çarşısına gittim. Aşçı
dükkanında bir dinar verdim, biraz çorba satın aldım ve içmeye başladım.
Çorba o kadar lezzetliydi ki kasesini bile yaladım. Kaseyi o kadar yaladım ki
inceldi, inceldi neredeyse delinecekti. Bir de baktım ki kasenin dibinde bir kıl
belirdi. Kılı alıp dışarı atmak isterken kılın ardından bir deve yuları çıktı.
Yuları çektim. Arkasından yedi katar deve geldi. Develerin hepsi tam
teçhizatlıydı.
Birbiri ardı sıra geldiler. Çakım da en arkadaki devenin kuyruğuna bağlanmıştı.
Masalımız burada bitti, ama serçecik daha evine gitmedi.
İran Masalları
Çeviren: Mehmet Kanar
Doğan Kardeş Kitaplığı (YKY) - Kasım 1995
|
|
|
Okuduğunuz fıkra
2 Ocak 2009 Cuma günü, Atbr
tarafında sitemize eklenmiş olup, 723 kişi tarafından okunmuştur. |
|
|
|
|
|
|
|