ANA SAYFA  | İP BİLGİSİ  | BEDAVA SMS  |  SOHBET  | MESAJ DUVARI | OYUNLAR  |  KARAOKE   |  YARIŞMA  |  FIKRALAR | SMS SÖZLERİ ÜYE ÖZEL | TÜM İÇERİK
 
         
 
   Konu Başlıklarında Arama :

 
  
   TANZİMAT-VE-ISLAHAT-FERMANI  
 
 

TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANI

   
Tazminat devrini başlatan ferman (03 KASIM1839) Abdülmecid çok genc yaşta Osmanlı tahtına geçtiği vakit (1832-1861), kendisini iki güç iş bekliyordu: Mehmet Ali Paşa meselesi Osmanlı devlet yönetimine yeni bir düzen veme ihtiyacı.

Abdülmecid’in salatanatının ilk günlerinde Osmanlı Ordusu Nizip’te Mısır kuvvetlerine yenildi. Bunun hemen ardından Firari Ahmed Paşa bütün Osmanlı Donanmasını Mehmet Ali Paşa’ya teslim etti. Böylelikle Osmanlı devleti bir anda ordusuz ve donanmasız kaldı. Yeni padişah devletin kilit noktalarına güvendiği adamları getirdi.Ancak bunların arasında en çok güvendiği hariciye nazırı Mustafa Reşit paşa idi. Reşit Paşa Londra ve Paris büyük elçilikleri yapmıştı. Avrupa devletlerinin Osmanlılara karşı güttükleri siyaset hakkında geniş ve gerceklere dayanan bilgileri vardı. Avrupa’da bulunduğu sıralarda Fransa’da ve İngiltere’de meşrutiyet rejimini yakından görmüştü. Bu iki devlet Avrupa’daki liberal ülkeler blokunu meydana getiriyordu. Avusturya, Rusya ve Prusya ise tanrı hakları sistemine bağlıydı. Bu devletler öteden beri Osmanlıların düşmanıydı. Liberal bloktaki İngiltere ve Fransa ise Osmanlı ülkesinin toprak bütünlüğüne taraftar görünüyordu. Bu yüzden bu iki ülkeyle anlaşmak ve böylece Osmanlı devletini güçlendirmek fikri Mustafa Reşit Paşaya yatkın geldi. Reşid Paşa, bu fikrinin TanzimatıHayriye ile gercekleşeceğine inanıyordu. Xvııı. yüzyılın ilk yarılarında başlatılmış olan yenilik ve ıslahat hareketi tamamlanmış olacaktı


Tanzimatı Hayriye bir hattı hümayun şeklinde ilan olundu. Topkapı sarayının Marmara tarafındaki bahçede, Gülhane meydanında Mustafa Reşit Paşa yüksekça bir kürsüye çıkarak hattı hümayunu bizzat okudu (3 kasım 1839) . Bu münasebetle yapılan 


törende Sultan Abdülmecid , bütün vezirler , ulema , devletin ileri gelen memurları , ermeni ve rum patrikleri , yahudi hahamı , esnaf teşkilatı temsilcileri , elçiler ve kalabalık bir halk topluluğu hazır bulundu. Gülhane Hattı Hümayunu adı ile tarihegeçen bu fermanın met ni şöyle özetlene bilir:

Osmanlı devleti , kuruluşundan beri şeriata bağlı ve kudretli bir devletti. Fakat yüz elli yıldan beri , eski kudret ve zenginliğin yerin güçsüzlük veyoksulluk aldı. Şer’I kanunlarla yönetilmeyen ülkelerin kalamayacağı açık bir gerçek olduğundan tahta çıktığımız günden beri bütün düşüncemiz sırf memleketi kalkındırmak noktasında toplamıştır. Oysa devletimizin coğrafi yeri , verimli toprakları ve halkın kabiliyeti dikkate alınırsa Tanrı’nın yardımı ile dilediğimiz şeylerin gerçekleşeceği ortadadır.bu sebeple bundan böyle:

1) Devletin ve ülkenin yönetimi için bazı yeni kanunlar konulması gerekli görülmüştür. Bu kanunların esasları , can güvenliği , ırz , namus ve mülkiyetin korunması verginin tayini vegereken askerin toplanması ve hizmet süresi gibi hususlarda toplanır. Şöyle ki:
a)Dünyada can , ırz ve namustan daha aziz bir şey yoktur. Kişi , onları tehlikede görürse yaradılışı nasıl olursa olsun onları korumak için mutlaka harekete geçer. Bunun ise devlet ve memlekete ne kadar zararlı olacağı açıkça bellidir. Buna karşı şu da bir gerçektir ki , insan canından ve namusundan emin olursa doğruluktan ayrılmaz , işi gücü ile uğraşarak sadece devlete , millete yararlı olur;
b)Mal güvenliği olmaz ise hiç kimse devletine , milletine ısınamaz , ülkenin kalkınmasına ilgi duymaz ve sürekli bir kaygı içinde yaşar.Oysa şu bir gerçektir ki , malını güvenlik altına alan bir kimse , kendi işiyle uğraşır , işini genişletmeye çalışır , kendisinde devlet ve millet için çaba harcama gücü çoğalır vevatan sevgisi artar;
c)Vergilerin belirli olmasına gelince , bir devlet ülkesini korumak için asker bulumdurmak , bunun içinde gerekli masrafı yapmak zorundadır. Bu maraf ise tebanın verdiği vergiler ile sağlanır. Vergilerin adilane ve iyi tespit edilmesi gerektir. […] Bundan sonra herkesin emlakine ve kudretine uygun bir vergi tayin olunacak , kimseden gücün den fazla vergi alınmayacak, devletin kara , hava ve deniz askeri masrafları ve dğer bütün masraflar kanunla belirlenmiş sınırlar içinde yapılıcaktır;
ç)Asker meselesi de önemli meselelerdendir. Meleketi korumak için asker vermek halkın borcudur. Ancak şimdiye kadar bölgelerin nüfus çoğunluğu göz önüne alınmayarak kiminden çok kiminden az asker istenmekte , bu durum zıraat ve ticareti aksatmaktaydı. Öte yandan asker olanların ömürlerinin sonuna kadar bu görevde kalmaları kendilerini ümitsizliğe düşmelerine , soy soptan yoksun kalmalarına sebebiyet vermekteydi. Bundan dolayı şimdiden sonra bölgeden usulü dairesindeve makul bir oranda asker alınacak, askerlik süresi dört-beş yıl ile sınırlandırılacaktır.
    
    2)Bu nizami kanunlar yapılmadıkça, kuvvetlenme, huzur ve kalkınma mümkün olamaz. Bundan sonra suçluların davalarına herkes açık olarak bakılacak, kimse hüküm verilmeyecek kimse hakkında gizli veya açık idam ve zehirlenme cezası uygulanmayacaktır. Hiç kimse başkasının ırz ve namusuna el uzatmayacak ve herkes mal ve mülkünne tam bir serbestlik ile malik ve mutasarrıf olacaktır.Kimse kimsenin işine karışmayacaktır.Bir suçlunun mirasçıları onnu adına cezalandırılamayacak, suçlunun malı devlet tarafından müsadere edilerek mirasçılar haklarından mahrum bırakılmayacaklardır;
    3)Tebamız  müslümanların ve diğer milletlerin (dini cemaat) bu müsadelerden istinasız yaralanmaları için can, ırz, namus ve mülkiyet maddelerinde, şeriat hükümleri uyarınca bütün yurt halkına tarafımızdan tam garanti verilmiştir; 
    
    4)Başka konularda da oy birliği ile karar verilmesi gerektiğinden Meclis-ı Ahkam-ı Adliye üyeleri luzümu kadar çoğaltılacak, vükelâ, devlet ricali belirli günlerde burada toplanacak, herkes düşüncelerini hiç çekinmeden serbestçe söyleyecek, can ve mal emniyeti ile vergi konusunda gerekli kararlar alınacaktır. Öte yandan askeri tazminat (tazminat-ı askeriye) de Bab-ı Seraskeri  Dar-ı Şûrasında görüşülüp gerekli kanunlar çıkarılacaktır. Her kanun karara bağlandığında, hattı hûmayunumuzla onaylanmak üzere tarafımızdan arz olunacaktır;
    
    5)Şeriata uygun olan bu kanunlar, anacak din, devlet, mülk ve milleti kalkındırmak için korunacaktır. Bu prensibe aykırı hareket edilmeyeceği yolunda tarafımızdan and ve misak olunacak ve ayrıca Hırka-ı Şerif odasında bütün ûlema ve vûkelâ tanrı adına yemin edeceklerdir. Bu sebeple ûlema ve vûzerandan kim olursa olsun şer’i kanunlara uymayanlar, hatır- gönül ve rütbeye bakılmaksızın ceza göreceklerdir. Bunun için özel bir ceza kanunamesi düzenlenecektir. Şimdiki durumda bütün memurların maaşlaı yeterlidir, olmayanlarınki de ayarlanacaktır. Rüşvetin önüne geçilebilmesi için gerekli bütün tedbirler alınacaktır;
    
    6)Açıklana husular, eski usulünü tamamen değiştirip yenileştirme demek olacağından, bu irade-ı şahnemiz İstanbul halkına ve bütün imparatorluk halkına ilân edilerek duyurulacağı gibi, dost devletlerin İstanbul’daki elçilerinede resmen bildirilecektir.
    
Huk. Gülhane hattı , hukuki yönden büyük önem taşır. Bir “otolimitasyon” (kendi kendini sınırlama) olan bu fermanla, padişah kendi yetkilerini sınırlamakta ve bundan sonra hareketlerinin takdir değil önceden konulan hukuk kuralları ile bağlı olacağını taahüd etmektedir. Fermanın muhtevası tetkik edilince güvenlik ve haklara ait garantilerle bunların gerçekleşebilmesi gayesini güden ceza ve usul prensiplerine ve idari ıslahatlarla ilgili birtakım tedbirlere rastlanır. Her derecedeki memurlar için, bu taahüdün müeyyidesi olarak ceza-ı müeyyideler vardır; padişah ise dini ve ahlaki bir müeyyide olan bir yeminle bağlıdır.


ISLAHAT FERMAN :
    
    Ali paşanın teşvikiyle Abdülmecid tarafından yayımlanan ve Paris antlaşmasına sunulan ıslahat programıdır (ilan tarihi 28 şubat 1856). Islahat fermanı Paris antlaşmasındanaltı hafta önce Babıalide’de bütün nazırlar, yüksek memurlar, şeyhülislam, patrikler, hahambaşı v.d.azınlıkların önünde okunarak ilan edildi. Ferman, Osmanlı imparatorluğu içinde kurulması kararlaştırılan yeni bir düzenin prensiplerini genel hatları ile programlaştırdı.
    
    Gülhane hattının (1839) başlattığı tanzimat düzeni, siyasi düşünceler değiştirilmeden osmanlı müesseselerini yenileştirmek için yapılmıştı. Bu fermanla ordu, yeni bir biçim kazandı, mülki yönetim eyalet örgütü haline getirildi. Devlet şurası ve vilayet meclisleri kuruldu, karma mahkemeler meydana getirildi, Avrupa örneğine uyan yeni okullar açılması öngörüldü. Fakat bütün bu çabalar Osmanlı devletinimodern bir yapıya sokmaktan henüz çok uzaktı. Nitekim Rusya, Tamzimat fermanını hıristiyan tebaanın hakları için yetersiz gördü. İngiliz ve Fransızlar özel bir takım çıkarları için Rusyanın düşüncesini benimseyerekhıristiyan tebaaya yeni haklar verilmesi konusunda çalışmalar yapıyorlardı. Esasen Kırım savaşı, ruslar ile Fransızların katolikler ve ortodoksların çıkarlarını sağlamak için yapılan çalışmalarından doğdu. Savaşın sonuna doğru ilgili devletler, barış konferansında Rusyanın hıristiyan tebaa çıkarlarına bazı yatırımlarını önlemek için Viyana’da toplandılar.(01 şubat 1855) Toplantıda barışın genel prensipleri tesbit edilirken, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan tebaanın hak ve imtiyazlarını isteyenbir madde konulmasını kabul ettiler. Bu maddenin programlaştırılması konusunda şu tezler ortaya atıldı.
    a)TÜRK TEZİ; Osmanlılara göre, hak ve imtiyazlar iki bölümde incelendi: 
        1.Dini imtiyaz ve haklar; Bunlar vicdan hürlüğü ile ilgili olduğundan değiştirilmesi mümkündür; 
        2. Medeni haklar; Bunlar muhtariyet ve adaletle ilgilidir. Değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır.
    b)RUS TEZİ; Osmanlı sınırları içinde yaşayan hristiyanların hak ve çıkarları Avrupa devletlerinin toplu garantisi altına alınmalıdır.
    c)İNGİLİZ TEZİ; Din serbestliği ve hukuk eşitliği sağlanmalıdır.
    d)FRANSIZ TEZİ; islam tebaa ile hristiyan tebaa arasında cemiyet, haklar, vergiler, askerlik, eğitim ve devlet memurluklarına geçme bakımından sürüp giden farklar bir ferman ile kaldırılarak tebaa eşitliği tam anlamıyla genişletilmelidir. 
    Osmanlı devleti rus ve ingiliz tekliflerini kabul etmedi. Fransız tezi; din ve devlete açıktan açığa dokunmadığı için kabul edilmedi. İngiltere ve Avusturya bu teklif üzerinde birleşince fransız tezi bir ferman şekline konularak, ilan işi Osmanlı devletine bırakıldı. Bu bakımdan Islahat fermanı, Babıali’nin kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programıdır denilebilir.
    
    Osmanlı devleti bu fermanı ilan ederek hükümdarlık haklarını korumuştur.
    
    Islahat fermanı, Gülhane hattındaki prensiplere eklenen yeni yirmi maddeden meydana geldi. Bu maddeler şöyle özetlenebilir;1. Tebaanın can, ırz ve namusunun korunması, 2. Kanun önünde eşitlik; 3. Devlet hizmetlerine ve askerlik ödevine tebaanın katılması,4. Mezhep eğitim alanında hürlük, 5. Vergilerde eşitlik, 6. İltizam usulünün kaldırılarak vergilerin doğrudan doğruya toplanması, 7. Mahkemelerde şahitlik konusunda eşitlik, 8. Tebaanın mahkemelerde yargılandıktan ve hüküm giydikten sonra af hususunun padişah hakları arasında yer alması, 9. Mahkemelerin açık yapılması, 10. Suçlu mallarının müsadere usulünün kaldırılması, 11. Hapishane usul ve yönetmeliklerinin insan haklarına daha uygun bir şekilde düzenlenmesi, 12. İşkencenin kaldırılması, 13. Tiçaret, çeza ve cinayet davaları için karma mahkemelerin kurulması, 14. Mahkeme usullerinin düzenlenmesi, 15. Müslüman olmayan toplulukların din yönünden olan imtiyazları muhafaza edilerek diğer imtiyazların incelenmesi ve değiştirilmesi, 16. Patrikhanelerin veya müslüman olmayan meclislerin bazı hallerde hukuk davalarında sahip olacakları selahiyetlerin teyidi, 17. Adı geçen meclisler tarafından vilayet ve nahiye meclisleriyle Ahkamı Adliye meclisinde üye bulundurulması, 18. Rüşvetin kaldırılması, 19. İrtikap ve ihlasın kaldırılması için kanunun şiddetle yürütülmesi.
    1856 tarihli Islahat Fermanı, Anaysa hukuku ve Türk siyasi tarihi açısından, Senedi ittifak ve Gülhane hattı Hümayunundan sonra üçüncü önemli belgedir. Gerçi Osmanlı devletinin siyasi ve idari bakımından yönetimi ile ilgili hukuk kuralları daha önce  de vardı. Ancak günümüze kadar ulaşan gelişim cizgisi içinde Senedi İttifak ile başlayan diğer ferman ve anayasalarla devam eden olaylar ayrı bir önem taşır. 
    
    Islahat fermanı bir anayasa değildir. Zira devletin temel kuruluşu ve organlarının işleyişini kapsamamaktadır. Bu ferman hukuki bakımdan, padişahın kendi yetkilerini veya eylemlerini kişiler lehine kısıtlaması,kamu hukukunda çok kullanılan Fransızca ifadesiyle bir auto-limitation’dur. Ancak Islahat Fermanını gerek hazırlanışına yol açan dış baskılar, gerekse kapsamının incelenmesinden çıkan sonuclar göz önünde tutulursa, bir “kendi kendini sınırlamadan” sadece şeklen söz edebileceği, aslında bir dışarıdan zorlamanın bu fermanını ortaya çıkmasına yol açtığı kolaylıkla söylenebilir. Bu bakımdan, Islahat Fermanı bir misaka benzetilebilir. Islahat Fermanını, Türk Anayasa hukuku açısından asıl önemi, Osmanlı vatandaşları arasında eşitliğinin sağlanmasına, özellikle vicdan hürriyetine yer verilmesine ve mali konularda bazı ıslahata yönelmesine bağlamak gerekir. Gerçi, hukuki yönden bu belge de bir hukuk yaptırma değil, dini yaptırmaya dayandığı için gercek bir değere sahip bulunmadığı söylenebilir. Ama, zamanın şartları ve dini müeyyidenin psiko-sosyolojik etkisi göz önünde tutulursa fermanın hukuki bakımdanda önemli olduğu gerçeği ortaya çıkar.
    
    Tanzimatın ikinci bir evresi sayılan Islahat fermanının ağırlık noktası müslüman vatandaşlar ile müslüman olmayan osmanlı tebaası arasında eşitliğin sağlanmasıdır. Önce her din ve mezhepte bulunan tüm tebaa hakkında Gülhane Hattı Hümayunu ile yapılan vaat tekrar edildi, daha sonra gatri müslümlerin cemaat olarak yönetimleri ile ilgili hükümler belirtildi. Bucemmat ile ilgili faaliyetlerin kimler tarafından yürütüleceği ve genel olarak denetimi konularına işaret edildi; Din ve vicdan hürriyeti bakımından en önemli konu olan, “her türlü din ve mezhebin ayini serbest yapılması, hiç kimsenin kendi dininin gereklerini yapmaktan ala konmaması, bundan dolayı ceza ve eza görmemesi, din ve mezhebinin değiştirilmeye zorlanmaması” meselesi düzenlendi. Islahat fermanı, din ve vicdan hürriyeti yanında yine buna bağlı olarak, din ve mezhep farklılıkları yüzünden vatandaşlar arasında görülen eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Bunların başında, gayri müslimlerin kamu hizmetlerini yürüten memur ve hizmetliler olarak kabul edilmeleri sayılabilir. Bunun gibi, devletin askeri ve mülki okullarına, din ve mezhep ayrımı yapılmaksızın tüm tebaanın girebileceği öngörüldü; Ayrıca, her cemaatın, devletin denetimi altında okul açabileceği kabul edildi. Eşitlik bakımından fermanla düzenlenen bir konu da müslüman, hıristiyan ve öteki gayri müslim tebaa arasındaki ticaret veya ceza davalarında karma divanlaların yetkili, diğer hukuk davalarında da vali ve kadıların hazır bulunacağıkarma meclisleringörevli olduğunun belirtilmesidir. Gayrımüslim tebaa arasındaki bazı uyuşmazlıklarda ise, dava sahibi olanların istemeleri halinde, patrik veya cemaat reisinin veya meclislerin yetkili görülmesi mümkündür. Ferman, kamu görevlerine ve hizmetlerine ilşkin yükümlülükler bakımından da, din ve meshep farkını kaldırmayı hedef aldı. Gerçekten, gayrımüslümlere de, “hukuki eşitlik, görevlerde de eşitliği gerektirir” düşüncesiyle vergi ve askerlik yükümlülükleri müslümanlar için uygulandığı şekilde kondu, yalnız, islam olmayanların askeri hizmetlerde nasıl istihdam edebilecekleri konusunda, ayrı bir statü hazırlanması öngörüldü. Ancak gayrımüslimler için de bedel vermek veya nakten akçe ödemeyle fiili hizmetten bağışık tutulma imkanı tanındı. Gülhane hattındaki kişi güvenliğine ilişkin hususlar Islahat fermanında da tekrar edilmiştir. Eşitlik konusundaki diğer bir hükümde, bütün tebaanın emlak ve akar maddelerine sahip olabilmeleri yolundadır. Ferman, mali hususları düzenlerken, özel vergiler konulmasından, her yıl gelir ve gider defterinin tutulmasından, maaşların düzgün verilmesinden söz edilmektedir. Ayrıca, para basımı ve mali işlere itibar kazandıracağı kabul edilen “banka misillu şeyler”in yapılması gerekli yapılması gerekli sermayenin temini için Avrupa sermayesinden yararlanılması, tarım ve ticaretin gelişmesine engel olan etkilerin, eğitim ve bilim yoluyla ortadan kaldırılması istenmektedir. Görüldüğü gibi, Islahat fermanı,din ve vicdan hürriyetini o gün anlaşılan bir biçimde düzenlemekte; kamu hizmetlerine ve yükümlülüklerine katılma, tarafsızlığı nispeten sağlanmış bir yargı mercii önüne çıkma, devletin veya her dini cemaatin sahip olduğu veya buluna bileceği okullara girme konularında eşitliği gerçekleştiricinitelikte hükümler getirmektedir. Bütün bu düzenleme ve özellikle yabancılara tanınan bazı haklarla, avrupa sermayesine yönelme eğilimi, dış etkenlerin ne derece etkili ve önemli olduğunu gösterdiğinden, Islahat fermanı, hukuki olmaktan da çok siyasi bir değer taşımaktadır.


KAYNAKLAR :

1) Meydan Larousse 

2) Yeni Rehber Ansiklopedisi

3) Tarih Ansiklopedisi

4) Osmanlı Tarihi
 

 

Atbr

 

27.12.2016

 
 
   
 
 
   
  • müslüm gürses bir bilsen (asmin - 11.2.2017)
  • Bahsetmem Lazım Güliz Ayla (Atbr - 23.1.2017)
 

İSTEKTE BULUN

 
 
  Copyright © 2015-2025 www.atbr.work All rights reserved. mail: ibrahim@atbr.work            ( şu anda sitede: 186 kişi online )